Wanted Dead or a Wild: Slotter’da Vahşi Batı Keyfi
Bir sabah uyanıyorsun… elin kahveye uzanıyor ama aklın başka yerde. İçten içe kıpır kıpır bir merak, bir heyecan var. “Ne yapsam da günümü biraz renkli geçirsem?” diyorsun. İşte tam o an karşıma çıktı Wanted Dead or a Wild. Bir slot oyunu ama öyle sıradan değil, haşa! Öyle klasik meyve figürleri, çın çın sesler falan bekliyorsan hiç girme bu oyuna. Çünkü bu, başka bir seviye. Baya Western filmi gibi… ama eli silahlı, gözü kara.
Girişte selamı çak, ama dikkatli ol!
Oyunun açılış ekranı bile sana posta koyuyor gibi. “Sen kimsin de bu kasabaya giriyorsun?” bakışı atıyor resmen. Müzik bir çalıyor, o fonda bir mırıldanma var… insanın içi ürperiyor. Ama bir yandan da “Hadi ya, ben buradayım!” diye haykırmak istiyorsun. Adeta bir Clint Eastwood edasıyla spin tuşuna basıyorsun. Çünkü burada her spin bir düello, her kazanç bir ödül avcılığı.
Slotter’da bu oyunu açtığında zaten sana ayrı bir hava geliyor. Site seni oyuna hazırlıyor gibi… arka planda tıkır tıkır dönen temalar, sayfa geçişlerindeki akıcılık… sanki bu oyun senin için var. Aradığın “o his” var ya, işte tam olarak burada başlıyor.
Paranın konuştuğu yer: Duel, The Great Train Robbery, Dead Man’s Hand
Bu oyunda öyle bonuslar var ki… anlatılmaz yaşanır. “Ben gördüm, ama inanamadım” diyeceğin türden. Duel özelliği geldiğinde bir adrenalin fışkırıyor ekrana. Hani şu eski filmlerde silahlar çekilir, saniyeler bile durur ya… öyle bir şey. Kazançlar üst üste geldiğinde gerçekten oturduğun koltuktan bir zıplıyorsun.
Train Robbery var mesela… bak bu tam bir soygun havası. Ekrandaki simgeler pat pat yer değiştirirken, “Vay be, bu oyun adamı heyecanlandırıyor!” dedirtiyor. Sonra geliyor Dead Man’s Hand… orası ayrı bir hikâye. Hani her şey bitmiş gibi olur ama tam o an sürpriz bir dönüş yapar ya… işte o kıvılcım burada.
Slotter sitesinde bu özellikleri açmak da ayrı keyif. Arayüz öyle bir tasarlanmış ki, neyin nerede olduğunu şıp diye anlıyorsun. Zorlama yok, kılavuz aramana gerek yok. Birkaç spin sonra sen bile “Ben bu işin kitabını yazmışım” diyorsun.
Şansa değil, tarzına güven!
Bazı oyunlar vardır… hani derler ya “kaderinle baş başa bırakıyor seni”… ama Wanted öyle değil. Evet, şansa dayalı ama aynı zamanda tarz işi bu. Kim olduğuna, nasıl oynadığına bakıyor. Tüm o vahşi batı temasının altında aslında bir meydan okuma yatıyor. Sen oynadıkça oyun sana saygı duymaya başlıyor. Gerçekten. Her bir wild, her bir scatter… sanki karakter kazanıyor.
Slotter’da bu oyunu oynarken bir bakmışsın, zaman geçmiş. Ama nasıl geçtiğini anlamamışsın. Çünkü bu, sıradan bir vakit geçirme değil. Bu, kendine zaman ayırma, içindeki maceraperesti ortaya çıkarma hali. Ve kim ne derse desin, herkesin içinde bir miktar outlaw var. Seninkini bu oyun dışarı çıkarıyor, usul usul.
Bir oyun düşün… seni anlatmadan seni oynatıyor. İşte o, Wanted Dead or a Wild.